bugün

entry'ler (66)

uludağ sözlük yazarlarının twitter sayfaları

http://twitter.com/#!/Redinwonderland

islam ve bilim

birbiriyle çelişen ve çoğu zaman da bu nedenden ötürü çatışabilen iki ayrı alandır...

hoşlanılan kıza sen pek kilolu değilsin demek

"ama yine de kilolusun" demenin tersten söylenişidir.

acil fasıl yapmak lazım

çok kederli ya da çok keyifli zamanlarda aranan bir rakı sofrası durumudur. uzun zamandır görüşememiş olan arkadaşlar da bir araya gelince "abi bi' fasıl yapalım yaa" moduna girerler, bu durumla aynıdır.

salçalı ekmek

genellikle öğrencilerin yediği bir şeydir. hele ki yurt ortamındaysa bu öğrenci, gecenin bir saatlerine kadar süren muhabbetten sonra kantini açık bulup da bir şey yiyemeyeceği için dolabında biber salçası, ekmek ve sıvı yağ bulundurur.

hazırlanışı: ekmeğin arasına biber salçası sürülür, üzerine sıvı yağ dökülür, afiyetle yenir.

zinayı meşru gören üniversiteli sözlük yazarları

dinciler uçkurlarına sahip olamayıp kârhaneye gidip zina (!) yaptıklarında ortada herhangi bir sorun yokmuş gibi görünür ama, bir kadın yaptığında hemen bu iş zina olur ve o kadının ne orospuluğu kalır ne fahişeliği... zaten erkeğe göre bu iş zina değildir, sadece kadın yaparsa zinadır...

insanlar sorgulayıp kendilerine doğru geleni seçmekte özgürdürler. ister inançlı olsunlar ister inançsız. kimin elinin kimin cebinde olduğu hiçbirimizi ilgilendirmez. herkes vasfı kadar konuşsun, fikirlere saygı duymayı öğrensin, genelleme yapmadan konuşsun ve "yobaz"lıktan vazgeçsin...

siyasete karışan asker

askerin ülkede yürütülen siyasete müdahale etmesi anlamına gelir.
askerin asli görevi, ülkenin sınır bütünlüğünü ve dış işgalcilerin saldırılarından toprağı ve halkı korumak olduğuna göre karışmamalıdır.
aslında biraz çarptırılan bir meseledir bu. Atatürk askerdi sonra cumhurbaşkanı oldu, ee neymiş o zaman asker siyasete girmiş gibisinden bir mantıkla saçma sapan yerlere çekilir konu...

bakire olmayan kızla evlenen erkek

"namus" bekarette değildir. bakire olup neler neler yapan "kız"lar var...

sekizinci nesil yazar

taa 2006'da açılmış olan bu başlık, bizden önceki yazarların ne derece ileri görüşlü olduğunu göstermektedir. acaba ilk entry'de söylendiği gibi gerçekten bizlerin kafasına kitap mı atacaklar yoksa "yahu bu yeni nesil pek bir bilmiş çıktı" mı diyecekler?... (bkz: boynuz kulağı geçer)

tecavüz eden kadına ne yapılacak

bir kadın bir erkeğe tecavüz edemez, erkek istemezse ereksiyon olmaz ve bu durumda da hiçbir şey olamaz. kadın erkeği punduna getirdi, bayılttı vs sonra da birlikte oldu diye düşünecek olursak da yine biraz önce bahsettiğim durum olur, yani ereksiyon olmayacağı için erkeğe tecevüz durumu gerçekleşemez.

ak parti nin tecavüzcüleri hadım ettirmesi

hayvana hayvanca karşılık verilmesidir, yerinde ve mantıklıdır.

sineğin iki ön ayağını ovuşturması

sinekler tat alma yetilerini dillerinin yanı sıra ayaklarıyla sağladıkları için, ovuşturma hareketinde dillerini kullanmadan tam tadı alabilirler.

ibneyle gey arasındaki fark

ibne küfürdür, gay statüdür.

bir genç kızın ev temizliği günlüğü

sevgili günlük;

yine bir temizlik gününe uyandım, içim buruk ve kasvetli... şimdi 3 oda 1 salonu hatta ve hatta 2 balkonu kim temizleyecek... benim ince bileklerim, narin bedenim, uzun ve yeni törpülenmiş tırnaklarım bu işler için yaratılmadı ki...

inan kaytarmanın yollarını arıyorum. annem öyle hızlı süpürüyor ki evi, adeta kendinden geçiyor. süpürürken kafasını kıtır kıtır çevirerek arada bir de bana bakıyor arkasından siliyor muyum diye. dehşet verici bir an sevgili günlük. bir mucize olsa, hani bal kabağını araba yapan peri gelse de evleri temizlese tek dokunuşla... düşünsene bir, ne kadar heyecan verici bir şey.

sevgili günlük tam da elimde viledayla bu hayalleri kurarken annemin kafama "hadi silsene kız" diye vurmasıyla bu hayaller de yarıda kaldı... ben sileyim de ortalığı öyle gelip yazarım sevgili günlük...

apolitik insan

politikayla alakası olmayan kişi olarak tanımlanacağı gibi başka şekilde de tanımlanabilir. mesela; bazı insanlara "çok politik hareket ediyor" diyebiliyoruz. neden? çünkü kişiye ve duruma göre hareket ederler. (bkz: nabza göre şerbet vermek) kimisi ise "ben böyleyim, herkese aynı muamele" der ve işi olduğuna da aynı şekilde davranır işi olmadığına da, bunlar da "apolitik" insan vasfıyla anılabilirler.

şarkı söyleyebilmek dans edebilmek rol yapabilmek

(bkz: tehlikeli kadın)

kızıl saç

duş sırasında uzun süreli olarak suda tutulmaması gerekir, akma konusunda çok cömerttir. yaklaşık olarak her ay boyanmalıdır.

sözlüğe konulması gereken yaş sınırı

yaş ile olgunluk olmaz. peyami safa der ki; "zaman ile insan olgunlaşmaz, zaman sadece armutları olgunlaştırır." o yüzdendir ki sözlükte yaş sınırı saçmadır... tabii tutup da 16lıklar gelsin yazsın gibisinden bir şey söylemiyorum ama 20 entry ile de sözlüğe almaya karar verilmemeli...

yaş sınırı bir bakıma mantıklı da olabilir lâkin 20 yaşına gelmiş ama 14-15 yaşındaki ergenden bir farkı olmayan insanlar da var. eee yaş sınırını geçti diye bunlar da mı alınmalı?

tanrı ya mektuplar

sevgili tanrı;
var mısın, yok musun o konuda net değilim lâkin, varsan sözlerimi kaale al lütfen...

sana bu mektubu yaratmış olduğun dünya'dan yazmaktayım. hâlimi vaktimi biliyorsun anlatmaya hacet yok, meramıma gelince bu yarattığın eciş bücüş şeylerle ilgili...

sifonu çekmekten aciz olan bu insanlarla beni muhattap ediyorsun ya sana çok kırgınım bu konuda ve sonuna kadar da haklıyım. dur! sözümü kesme...

üniversitedeki hocalardan çok muzdaribim. her biri bir ayrı konuşuyor ve çoğu zaman birer birey olduğumuzu unutuyorlar.

tayyip ibnesinden de bir hayli çekiyorum, üniversiteyi şapkalı mantara çevirdi... sen anladın ne demek istediğimi, detaya girmiyorum.

isteklerimi sıralamak için yazmıyorum sana bu mektubu, akıllı ol, adam ol, doğru düzgün yönet şu hayatı, yok ben yapamıyorum diyorsan da sen çekil ben bir el atayım...

sen "ol" dersin her şey o anda oluverir (!)
hadi kendine emanet ol, kal sağlıcakla...

tanrı ya mektuplar

çelişkili bir ergenden tanrıya(!) mektup;

sevgili tanrım...

olmadığına kuvetle muhtemel olarak inanıyorum artık ama... ama... bir şey dürtüyor içimi... çelişki içerisindeyim, ben yinede de ne olur ne olmaz diyerek bir mektup yazacağım sana...

şimdi üç beş tane adam var, bana anlatıyorlar anlatıyorlar yok evrimdi yok darwindi... harbiden yok musun lan? oğlum bunca zaman kandırdılar mı beni? hani sen "ol" derdin her şey olurdu, hani her şey çok güzel olacaktı, hani kevserde kafayı bulacaktık, hani mangal keyfimiz olacaktı kevserin yanında?... yalan mıydı bu vaadlerin, kandırdın mı beni?... bu kadar basit miydi? hani sen "ol" derdin her şey olurdu...

hayallerimi yıktın, gözlerimi açan o arkadaşlara teşekkür etmek lazım, senin olmadığını gösterdiler bana... kolpa çıktın... sen de onlar gibiymişsin... ne farkın kaldı şimdi o putlardan söyle bana?: susma öyle bana cevap ver! veremezsin, çünkü yoksun...

ne çok sevmiştim lan seni, gece gündüz aklımdaydın, her gece yatmadan adını anarak dualar ediyordum, adın dudaklarımda kalan bir tebessümdü, şimdi adını anmayı bırak duymak dahi istemiyorum...

mektubu odamdaki masaya bıraktım hee, okumayı unutma ben şimdi halı sahaya gidiyorum...